Son dakika haberi… Yönetici Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şu biçimde;
Son toplantımızın akabinde kabinemizin 2. yılını doldurması vesilesiyle bugün kapsamlı bir icraat kıymetlendirilmesi yapacağımızı söz etmiştik. Gündemin yoğunluğu sebebiyle bu değerlendirmeyi önümüzdeki hafta yapmayı kararlaştırdık.
“BU SAYILARI SIFIRA YAKLAŞTIRMALIYIZ”
Türkiye koronavirüsle savaşta dünyaya örnek olan başarılı bir savaş ortaya koymuştur. Milletimizin tüm gereksinimlerini karşılayan bir sistemle süreci yönettik. Ne hastanelerde, ne ilaçlarda ne de güvenlik de zaafiyete ve mağduriyete meydan verdik. Hamdolsun salgının tepesini artta bıraktık.
Gelişmiş devletlerin dahi çaresiz kaldıkları bunalım bahislerinin sağlam altyapı ve dikkatli tertibimiz sayesinde basitçe üstesinden geliyoruz. Milletimizden ricamız bu şık tablonun sürmesi, dikkati, kuralları riayeti elden bırakmamasıdır. Baş harflerinden ilhamla tamam diye söz ettiğimiz aklık, maske ve aranın ötesinde alınabilecek önlem yoktur. Vaka ve mevt sayılarının tekrar aşağı yana girmiş olması sevindiricidir. Biraz daha çaba ve fedakarlıkla bu sayıları sıfıra yaklaştırmalıyız.
“ÖNÜMÜZDEKİ PERIYODA HERKESİ HAZIRLAMANIN UĞRAŞI İÇERİSİNDEYİZ”
Türkiye global muvaffakiyetin karşılığını siyasi ve ekonomik sınıf atlamakla alabilecek konumundadır. Bu fırsatı değerlendirip değerlendirememe kararını 83 milyon daima birlikte vereceğiz. Iktisatta her türlü adımı atıyoruz. Destek paketleri, teşvik ve nakti yardımlarla önümüzdeki periyoda herkesi hazırlamanın çabası içerisindeyiz.
Hala süren kimi kısıtlamaları bir müddet daha ödememiz gereken bedeller olarak görmeliyiz. Salgının seyriyle bunları da en kısa vadede yine değerlendireceğiz. Illetin bizi yenmesine, esir almasına müsaade vermedik. Sıhhatle ilgili mecburi sınırlamalar dışında hayatın akışını, iktisadın işleyişini, yatırımları, iç ve dış güvenlik operasyonları planlı bir formda sürdürdük.
Birkaç gün evvel devletimizin en yüksek köprüsü olan Botan çayı üzerine inşa edilen en dik köprüsünü ve güzergahındaki yolları hizmete açtık. Terör örgütünün inşa ettirmemek için on yıllardır uğraştığı bu yapıtı milletimize kazandırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz.
Önümüzde uzunca bir açılış listesi var. Bu açılışları bir kısmını şahsen konumunda bir kısmını telekonferansla gerçekleştireceğiz. Meclis kısa bir ara dışında çalışmalarına devam etti. Meclisimizin yeni idaresini bu vesile ile tekrar tebrik ediyorum. Geçtiğimiz hafta kabul edilen baro idareleriyle ilgili kanun değişiklikleriyle memleketimize ve yargı camiamıza güzel olmasını diliyorum.
Kişisel kesimin çarkları döndürme çabasını takdirle izliyoruz. Tarımda, endüstride, ihracatta yaşanan olumlu gelişmelerden memnuniyet duyuyoruz. Turizm kolumuzun de en kısa vadede beklediği çıtayı yakalayacağına inanıyorum. Suriye, Kuzey Irak ve Libya’da ortaya koyduğumuz iradenin salgın periyodunda kesintisiz sürmesini sağladık. Bu faaliyetlerimizi amaçlarımıza ulaşana kadar sürdüreceğiz.
“TÜRKİYE’YE HUSUMET BESLEYENLER KAYBETMEYİ SÜRDÜRÜYOR”
Ortamımızda aktiflik gösteren memleketlerin hepsiyle de diyalog kanallarını açık tutma, yapıcı diplomasiyi işletme çabası içerisindeyiz. Türkiye’nin dostluğunu kazanmanın pahasını bilenler bu mekanizmayı faal biçimde kullanıyorlar. Israrla husumet besleyenler ise kaybetmeyi sürdürüyor. Türkiye’nin hak, hukuk, adalet, meşruiyet temelinde uzattığı barış ve işbirliği halinde uzattığı ele destek vermeye herkesi davet ediyorum.
Yaşadığımız dünyayı yalnızca makul bir kesim değil herkes için daha huzurlu, inançlı, müreffeh bir mekan haline getirene kadar uğraşa devam edeceğiz. Adil bir yeni dünya tertibi davetimizi tekrarlamayı sürdüreceğiz. Türkiye’ye yakışan hal ne ise bedelini göze alarak sergilemeyi, tarihin milletimize yüklediği bir sorumluluk olduğuna mahsusen inanıyoruz.
“AYASOFYA KİLİSEDEN DEĞİL MÜZEDEN CAMİYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
Son günlerdeki değerli bir gelişme de Ayasofya’nın statüsü konusunda yaşandı. Müzeden camiye döndürülerek vakfiyesindeki hedefe münasip halde hizmet verecek olması hepimizi sevindirmiştir. Burada bir defa daha Ayasofya’nın kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum.
Harap halde bir ana kubbe olarak teslim alınan Ayasofya külliye, minare, şadırvan, imaret, hamam, sıbyan mektebi, sebil, türbe, muvakkithane, hünkar mahfili ve kaç eklemeleriyle tam manasıyla bize ilişkin bir eser haline dönüştürülmüştür. Ramazan ayında ve bayramlarda Ayasofya kent hayatının merkezindedir.
“KİMSE MERAK ETMESİN BU MİRASI ECDADIN YAPTIĞI ÜZERE KORUYACAĞIZ”
Fetihten evvelki haliyle tasavvur etmekte ısrar etmenin gerisinde gaflet yoksa farklı şeyler aramak gerekir. Kimlerin duvarlara ‘zulüm 1453’de başladı’ diye yazanları milletimiz herhalde biliyor. Fethin sorgulanışının bir adım gerisi Söğüt, onun bir adım gerisi Malazgirt, İznik’tir.
Bu milletin tarihine, kültürüne direkt saldırmaya çalışanlar sinsice kendilerine yol bulmaya çalışıyorlar. Aradıkları yolların hepsi milletimizin irfanına çarpıp, yanla yeksan olmuştur. Osmanlı’nın Balkanlar ve şark Avrupa’da bıraktığı gözacı mirasın hoyratça yok oluşlarına ettikleri tek laf duyulmamıştır. Endülüs’ten Kırım’a kadar medeniyetimizin doruğunu oluşum eden yapıtların yıkılışlarına rastgele bir serzenişi vaki değildir.
Gün ulu mabedin tekrar özüne dönmesinin sevincini, amasız, fakatsız, lakinsiz, hesapsız kitapsız bir formda yaşama günüdür. Hiç kimse merak etmesin, Ayasofya’yı tekrar vakfiyesine münasebetli hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı üzere koruyacağız. Hangi inançtan olursa olsun tüm vatandaşlarının ibadethane gereksinimlerini karşılama konusunda Türkiye Cumhuriyeti dünyadaki devletlerden daha ileri seviyedir.
“BİZZAT TEMELİNİ BEN ATTIM”
İstanbul’da 435 kilise var. Bunların bir kısmını devletimizin cebinden ihya ettik, restore ettik. En son Süryanilere ilişkin Bakırköy’deki bir yerin şahsen temelini ben gittim attım. Balat’ta birebir formda demir kilise diye anılan, ortodoks kilisesinin de açılışını Bulgaristan Başbakanı ve çeşitli dinlere mensup, patrik, papazla birlikte şahsen açılışını yaptım.
Bizim farklı diyanetin mensuplarına, mabetlerine karşı düşmanlığımız, hasımlığımız yok. Tam tersine bizde hürmet var. Avrupa memleketlerinde müslümanlara düşen ibadet hane sayısı ile bizim memleketimizde gayrimüslime düşen ibadethane sayısında 4-5 kat fark vardır. Avrupa’daki kilise ve sinagogların değerli bir kısmının da harap vaziyette olduğunu en iyi orada yaşayanlar bilir.
“AYASOFYA’YI ZAPTEDEN HAÇLI ORDUSU VAHŞİCE YAĞMALAMIŞTIR”
Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettiğinde çabucak Ayasofya’yı imara başladı. Ondan 250 evvel Ayasofya’yı zapteden Haçlı ordusu vahşice yağmalamıştır. Bu periyotta yağmalanan eserler Avrupa’nın birtakım konumlarında hala sergileniyor. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, İstanbul’daki 600’e yaklaşan hakimiyetimizi bırakmak niyetinde değiliz. Ayasofya başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ile ilgili hususlarda kararımızı kendimiz veririz. Ayasofya’yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, tekrar biz camiye döndürüyoruz.
“1934’DE KİMLER MÜZEYE ÇEVİRDİ?”
1934’de kimler müzeye çevirdi? Artık de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Vukuat bu kadar yalın. Türkiye’nin istiklal ve istikbal davası her yerde ilelebet devam edecektir. Kadim periyotlardan beri tüm dünyanın gözbebeği bu coğrafyada yaşamayı tercih etmişsek bunun için gereken mücadeleyi vermeyi göze aldık demektir. Sultan Alparslan’dan beri bu mücadeleyi kesintisiz sürdürüyoruz. Tarih kitaplarında Avrupa’nın ortaçağ karanlığından çıkışının sembolü olarak İstanbul’un fethi gösterilir.
Bu periyotta öteki inanç kümelerine, kültürlerine tarih boyunca eşi gibisi görülmemiş müsamaha ile yaklaşılmış olmasıdır. Osmanlı tarih sahnesinden çekildiğinde arkada inançlarını ve kültürünü tüm canlılığıyla yaşayan topluluklar bırakmıştır. Yalnızca 1. ve 2. Dünya Savaşlarında 100 milyonu aşkın insan hayatını kaybetmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tarihi husumetleri ne kadar sabırla karşılarsak karşılayalım, ikili standarttan kurtulamamışızdır. Avrupa Birliği’nde komik bahanelerle daima dışarıda tutulduk. Salgın sonrası yaşanan olağanlaşma sürecinde benzeri tutumlarla karşı karşıyayız.
“TÜRKİYE DESTEKLİYOR DİYE YIPRATILMAYA ÇALIŞILIYOR”
Türkiye’yi dışarıda bırakanların zihinlerindeki saplantılarla hareket ettikleri ortadadır. Suriye’de, Libya’da bunu görüyoruz. Memleketimiz üzeriden Suriye’deki milyonlarca mazlum ve mağdur ulaştırılmasıyla ilgili programlar sadece halkın Türkiye’ye muhabbetini kırmak için engellenmiştir. Libya’da legal hükümet Türkiye destekliyor diye yıpratılmaya çalışılmaktadır.
Biz ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz halde yaptığımız her şeyi Allah isteği için yapıyoruz. Tarihinde sömürge ve katliam lekesi bulunmayan bir devlet olarak birebir anlayışla çalışmamızı sürdüreceğiz. Cezayir’e, Ruanda’ya bakın. Orada kişileri katleden kimler olduğunu basın mensupları olarak sizler biliyorsunuz. Hele hele Fransa’yı görmemek mümkün mü? Ayak bastığımız her tarafta yaşatmanın, inşa etmenin, ihyanın uğraşı içinde olmakta kararlıyız.
Bugüne kadar içeride ve dışarıda oluşturduğumuz muhabbet hanesi bu çabaların boşa gitmediğinin ispatıdır. Kimi devletlerin idareleri Türkiye düşmanlığı yapıyorsa da halkların gözündeki tarafımızı pek iyi biliyoruz. Yarın 15 Temmuz darbe teşebbüsünün 4. yıldönümüdür.
FETÖ terör örgütü mensuplarına kahramanca karşı koyarken şehit edilen 251 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum. Milletimiz tarihin en büyük imtihanlardan biri hamdolsun alnının akıyla vermeyi başarmıştır.Uçağa, helikoptere, tanka yalnızca kalbindeki imandan aldığı güçle karşı koyan milletimiz gün ağırmadan darbecileri hüsrana uğratmıştır.
Türkiye’de devletin sahibinin de istiklal ve istikbalimizin teminatının da milletimiz olduğunu 15 Temmuz’da bir sefer daha gördük. Tankların himayesi altında, o gece belediye liderinin konutuna giden bir ana muhalefet lideri vardı. Orada kahvesini yudumlarken, Atatürk Havalimanı’nda neler oluyor onu izleyen bir ana muhalefet yöneticisi vardı. Kendisine ‘tankların arasından nasıl gittiniz’ deyince ‘haberim olsaydı ben de gelirdim’ diye cevaplayacak kadar seviye kaybı yaşayan ana muhalefet önderi.
Haber7
