Prof. Dr. Kemalettin Aydın, Türkiye’nin yaz aklı ve kış aklı olduğuna inandığını söyledi. Haziran ayının sonunda neredeyse bütün ailelerin bir tatil planladığını ve o andan itibaren yaz ayının başladığını belirten Aydın, “Bu devirde eller havaya moduna girilir. Televizyon dizileri yaz dizilerine döner, yaz müzikleri oluşur. Herkes yaz tatili havasına girer. Sonra da Eylül ayının ortalarında okullar açılır ve bu süreçle birlikte kış aklına dönülür. Yaz aklı olduğu bir yerde ikazları, sorumlulukları almak, toplumun şahsa yüklediği yükümlülükleri yerine getirmekten beşerler biraz uzaklaşır. Bu yaz devri bilgilerin artışında, tüm bizim uyaranlarımıza ilginin azaldığını görebiliyorum. Artık elimizde bir fırsat var” diue konuştu.
‘Tsunami olarak görürüz’
Eylül ayının ortalarına hakikat Türkiye’nin tekrar kış aklı moduna gireceğini belirten Prof. Dr. Aydın, “Yeniden aile içi ortamlara, toplumsal sorumluluk olarak da bilgilenme gereği duyacağımız bir periyoda gireceğiz. O denli olunca kamu idaresi de bu idare vakti iyi kullanmalıdır. Medyayla, başka yayın organları ile kamu idaresiyle ve milletle bu üçgen tekrar kurulabilirse, önümüzdeki 4 hafta içerisinde durağanlaşmaya gidilebilir. Yoksa tekrar yaz modunda devam edersek, kış periyodunu ikinci dalga değil de tsunami olarak görürüz. Toplumun nisan-mayıs ayındaki üzere bahse hassasiyet duyacağını düşünüyorum. Nisan-mayıs ayına nazaran toplumdaki yaygınlığın daha yüksek olduğu bir zamandayız. Lakin nisan-mayıs ayında domatesi, sirke ile yıkayan, poşetleri yıkayan bir toplum bugün bakıyorsunuz, risk daha yüksekken daha az önlemler alıyor. Süratli bir halde toplumsal rehabilitasyonu yapmamız lazım” diye konuştu.
‘Davulun, zurnanın sesini siren sesi almaya başladı’
Prof. Dr. Aydın, “İnsanların yine ülkesine, milletine ve kendi ailesine olan sorumluluğuyla çok kolay olan önlemleri alması lazım. Yaz ayındaki vurdumduymazlığın bedelini şöyle ödüyoruz, yazın düğünlerdeki kemençenin, zurnanın, davulun, kumsallardaki barın, diskonun seslerinin yerini artık büyükşehirlerde asfaltta ambulans sirenlerinin sesi almaya başladı. Bütün önlemlere maske, ara ve paklığa uyarsak, biz bu çabayı kazanırız. Ancak önlemlere uymaz, vurdumduymazlık yaparsak, her gün sayılar yüzde 2,5 artar, daha fazla ölümlerle karşılaşırız. ‘Bize bir şey olmaz’ diyen insanların ağır bakımda, ‘Doktorum ne olur beni yaşat’ diyerek yalvardığı olayları biliyoruz. O nedenle herkese her şeyin olabileceği bir gerçeklik içerisindeyiz” dedi.
‘Üniversiteler uzaktan eğitim yapmalı’
Prof. Dr. Aydın, üniversitelerin mutlaka uzaktan eğitim yapması gerektiğini söyledi. Temel ve teorik eğitimleri alacak bütün branşların uzaktan eğitimini de en azından 1’inci sömestra kadar duyuru etmeleri gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Aydın, “8 milyon genç var. Bunlar hareketi, yurtlar, kantinler, gençlerin bir ortada oluşları toplumsal yayılım açısından büyük risk. Ancak lise ve lise altının 1’nci, 8’inci ve 12’nci sınıflar yüz yüze eğitimin zarurî olduğu imtihan periyotları ve çocuğun eğitim hünerleri devirleri açılabilir. Kronik hastalığı olanlar bu hastalıktan ağır etkileniyorlar ve kayıplarımız bunlarda oluyor. Ulusal Eğitim Bakanlığı kronik hastalığı olan çocukları direkt yüz yüze eğitimden uzak tutup, başarabilirse onları konutta öğretmenlerin taşınabilir eğitimi ile açıklarını gidermeleri gerekiyor. Türkiye’de kronik hastalığı olan çocuklar toplumun 1,8’dir, yani yaklaşık 60-70 bin kişi eder. Geri kalanlar okullarda sürdürülebilir. Zira bu salgının ne vakit biteceği aşikâr değil. Örneğin, diyelim ki 2 ay sonra Covid-19 salgını bitti, şubat ayında diğer bir virüsün öteki bir formda dünya toplumunu etkilemeyeceğine dair bir şey kelam konusu değil. Bu türlü olunca da ebediyen geleceğimizi teslim edeceğimiz kuşağın eğitiminin aksamamasına taraf olanlardan birisiyim” sözlerini kullandı.
Haber7
