Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Erol, Covid-19 geçirmiş erkeklerden elde edilen 3 temel müşahede ile bu sonuca ulaşıldığını tabir ederek, “SARS-Cov-2 virüsünün enfeksiyon sırasında hücrelere girebilmek için kullandığı ACE2 reseptörünün bilhassa testislerde yüksek oranda üretiliyor olması, hastalığa bağlı hasar gören testis dokusunun hormon ve sperm üretim bozukluklarına yol açabilmesi ve 38’i geçen yüksek ateşin spermler üzerinde yaptığı olumsuz tesir ile Covid-19, erkeklerde baba olmayı engelleyecek bir risk oluşturabiliyor” dedi.
“Erkekler bayanlara oranla daha fazla risk altında”
Covid-19 hastalığının ve hastalığa neden olan SARS-Cov-2 virüsünün Dünya’da birinci duyulduğu günden bugüne 1 yıldan fazla mühlet geçti. Bilim adamları hastalık hakkında her geçen gün yeni şeyler öğrenmekte ve edindiği bu bilgileri, başta aşı geliştirilmesi olmak üzere daha faal teşhis ve tedavi formüllerine ulaşmak emelli kullanmaya çalıştığını akataran Prof. Dr. Bülent Erol, “Aşı ve sonrasında oluşturulacak toplumsal bağışıklık bu çabayı kazanmak için tek deva olsa da şu anda karşımızdaki fotoğraf virüsün kendi genetik yapısını değiştirmek sureti ile bu süreçlerde bizleri biraz zorlayacağını bu sebeple de bilinmeyen bir müddet hayatımızda önemli manada var olacağını gösteriyor. Covid-19 hastalığını geçiren bireylerin birçok organında olumsuz tesirler ve hasarlar bırakabildiğini de artık biliyoruz. Yeni bilgi ve bulgular günlük hayatımız için gerekli olan organlarımızda oluşabilen aksiliklerin yanında virüsün bilhassa üreme çağındaki erkeklerde kısırlık (İnfertilite) yapan tesirine de ehemmiyetle dikkat çekiyor” dedi.
“Üç temel müşahede bu sonucu ortaya koyuyor”
Prof. Dr. Erol, kelamlarına şöyle devam etti: “Son periyotta yayınlanan makaleler ve bilgiler bilhassa üreme çağındaki erkeklerin (özellikle hastalık devrinde orta ve şiddetli hastalık semptomları gösteren erkekler) bu bahiste değerli bir risk kümesi olduklarına işaret ediyor. Bu risk de Covid-19 geçirmiş erkeklerden elde edilen üç temel müşahede ve sonuca dayanıyor. Birincisi SARS-Cov-2 virüsünün enfeksiyon sırasında hücrelere girebilmek için kullandığı ACE2 reseptörünün bilhassa erkek üreme organları olan testislerde yüksek oranda üretiliyor/bulunuyor olması. İkincisi geçirilen hastalık sırasında hastalık şiddetine bağlı olarak birtakım erkeklerin testislerinde bariz yangısal sürece bağlı doku hasarının gözleniyor olması ve bu biçimde hasar gören testis dokusunun da üreme için gerekli olan kimi hormonların üretiminin yapıldığı yer olması itibariyle hormon ve sperm üretim bozukluklarının oluşmasına neden olabilmesi. Üçüncü destek ise COVİD-19hastalığı sırasında kimi bireylerde ateşin 38 ve üzerine çıkması ve değerli bir müddet bu düzeylerde seyredebilmesi nedeni ile sperm üretiminde kıymetli derecede bozulma meydana gelebilmesi”.
“Hastalık bitiminden 3 ay sonra semen tahlili ile sperm üretimi denetim ettirilmeli”
Şimdi kısıtlı sayıda da olsa mevcut bilimsel dataların, Covid-19 hastalığının geçirilme şiddeti ile erkeklerde kısırlık yapan tesiri ortasında bir temas olduğuna işaret ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Erol, “Veriler ve çalışmalar arttıkça bu temasın şiddetini daha iyi anlayabileceğiz ama şu anda Covid-19 geçiren ve yakın gelecekte kısırlık yaşama kaygısı olan üreme çağındaki erkeklerin bu taraftaki sorularına verilebilecek en iyi tavsiye hastalığın başlangıcını takip eden 2-3 aylık müddet içinde bir üroloji tabibine muayene olmaları ve semen tahlili testi yaptırarak sperm üretiminde bir aksaklık olup olmadığını denetim ettirmeleri olacaktır. Elbette bu süreci gerekli denetim ve tedbirlere harfiyen uyarak hastalığa yakalanmadan geçirmek birinci maksat olmalı. Kısıtlamalar nedeni ile yaşanabilecek beslenme ve aktivite bozukluklarını tamamlayıcı planlar yaparak bağışıklık sistemini güçlü tutma istikametinde azamî uğraş sarf edilmelidir” açıklamasında bulundu.
Covid-19 aşısı kısırlık yapıyor mu?
Öte yandan son periyotta COVİD-19’a karşı geliştirilen aşıların kısırlık yaptığına dair bilhassa kimi toplumsal medya kaynaklarında temelsiz paylaşımlar görülüyor. Bu paylaşımlarla ilgili olarak Dr. Necati Fındıklı, “Eksik yahut yanlış bir bilginin de toplum için ne kadar tehlikeli olduğunu, ulusal ve hatta küresel siyasetleri önemli biçimde olumsuz olarak etkileyebildiğini gösteren değerli örnekler. Mevzu ile yakından ilgili olmayan ve üreme çağında olan bireyler bu paylaşımlar nedeni ile de aşı olma konusunda önemli çekinceler yaşıyorlar. Telaffuzların kaynağına indiğimizde bu savın temelini oluşturan mevzunun aslında virüse karşı geliştirilen aşının amacı olan spike (S) proteinini kodlayan genetik şifre ile gebelikte plasenta gelişiminde vazife alan ve syncytin-1 ismi verilen gen şifresinin benzerlik gösterdiği, bu benzerlik nedeni ile de aşı sonrası plasenta gelişiminin engellenmesi ile kısırlık oluşturabileceği fikrinden kaynaklandığını görülmekteyiz. Bu savın gerçek olmayan temelsiz bir sav olduğu hem bahsi geçen genetik benzerliğin hayli düşük bir oranda olması, hem de faz çalışmalarında aşı uygulanmış bireylerde aşı sonrası elde edilmiş gebelik dataları ile çürütülüyor olsa da benzeri komplo teorileri farklı etap ve mevzularda Covid-19’a karşı çabayı vakit zaman zorlayacak üzere görünüyor. Üretilen her aşının çok ender de olsa birtakım bireylerde beklenmedik tesir ve semptomlar oluşturabilme ihtimali vardır. Halkımızın temelsiz bilgi ve haberlere ilgi etmemesi, her vakit uzmanlarından ve hakikat bilgi alması başarılı bir Covid-19 çabası için elzemdir” diyerek uyardı.
Haber7
