Prof. Dr. Recep Bozdoğan’ın “Tarihi Yardımada’yı kurtarmak” başlıklı yazısı şöyle:
“İnsanlık tarihinin en büyük kültürlerinin, en müstesna kıymetlerinin taraf aldığı Tarihî Yarımada’yı muhafaza imtiyazına sahipsiniz.”
Ünlü Fransız mimar André Gutton’un İstanbul hakkında söylediği bu laf, elimizi vicdanımıza koyarak derin derin düşünmemizi gerektiriyor.
Bugünün Tarihî Yarımada’sına Haliç’in yahut Boğaz’ın karşı kıyısından ya da Marmara Denizi açıklarından değil de, şahsen Tarihî Yarımada’nın caddelerinden, sokaklarından, meydanlarından, tepelerinden bakıldığında kişisi derinden üzen imgelerle karşılaşırız.
İsterseniz Ayvansaray sahillerinden başlayarak Sarayburnu’na, oradan Marmara sahilleri boyunca Yedikule’ye ve sonrasında da kara surlarını takip ederek Edirnekapı’ya yanlışsız bir gezintiye çıkalım.
Ayvansaray-Balat-Cibali ekseninde bizi mahal mekan yıkılmış, yakılmış, çökmüş konaklar, köşkler, yarısına kadar asfalta gömülmüş çeşmeler, restore edilmeyi bekleyen surlar, berbatlıkta birbirleriyle yarışan betonarme yapılar, nahiyenin tarihî kimliği ile bağdaşmayan tamirhaneler ve sayısız tezat karşılar.
Unkapanı’nı geçtikten sonra sahilden başlayarak Süleymaniye’ye kadar kademe kademe yükselen iş hanları adeta garabet yarışına girer, mevcut mimarî dokudaki hiçbir binanın bir başkası ile armoni arz etmeyen görünümü dehşet bir rahatsızlık verir.
Trafiğin günün neredeyse her saati kilitlendiği Ragıp Gümüşpala Caddesi boyunca, benzerleri ama otoban kenarlarında bulunan devasa trafik levhaları gözümüze perde olur, güya geri plandaki Yeni Cami’yi, Mısır Çarşısı’nı, Topkapı Sarayı’nı saklamak istercesine.
Eminönü Meydanı’nın Mısır Çarşısı ve Yeni Cami ile bütünleşen ferahlığı Sirkeci’ye sahih garip bir telaşa dönüşür.
Sirkeci Garı’ndan Gülhane Parkı’na kadar sayısız reklâm panosu art plandakileri gizlemeye çalışırken, Sarayburnu’ndan itibaren kendini hissettiren Boğaz’ın serin rüzgârı, restorasyon bekleyen surların verdiği tedirginliği bastıramaz.
Banliyö hatları Osmanlı sultanlarının has bahçelerini jilet üzere çizip geçerken, Cankurtaran, Kadırga ve Kumkapı semtleri bütün haraplığıyla dikiliverir önümüze.
Yenikapı ve Aksaray’ın kimi kısımları sıra dışı işlere mesken olurken, kentsel dokunun viraneliği Cerrahpaşa ve Samatya semtleri boyunca Yedikule’ye kadar devam eder. Yedikule’den itibaren Topkapı’ya ve oradan da Edirnekapı’ya mekan taraf restore edilmiş, birden fazla mahalde ise harabe halindeki surlar uzanır.
Tarihçi Alexander van Millingen’in “yer yüzünde büyük bir egemenliğin tahtı olmaya layık tek yer” olarak nitelediği Tarihî Yarımada’nın mevcut sıkıntılardan kurtarılarak geleceğe taşınması Devletin önceliklerinden biri olmalı.
Tarihî mimarlık mirasının ayrımsız bir halde restore edilmesi, mevcut kentsel dokunun ise tarihî mirasa hürmet çerçevesinde dönüştürülerek kimlik bağının yine kurulması temel amaçlardan biri olmalı.
İstanbulluya, Tarihî Yarımada’nın Türkiye’deki kültür ve medeniyet birikiminin tepe noktası olduğu bilinci aşılanmalı ve bu bilinç sürekli diri tutulmalı.
Tarihî Yarımada Peygamberimizin müjdelediği bir kutlu emanet olarak bu milletin hüsnü korumasına verilmiş paha biçilmez bir mekândır.
Bu mekânın korunup sıklaştırılması hem kişimizin hem de idarelerin esas sorumluluğudur.
Tarihî Yarımada’yı, surların dışında kalan şehitlikler ve Eyüp’ün tarihî mahalleleriyle birlikte dönüştürecek şahsi bir kanun pratiğe konulabilir.
Bu kanunla oluşturulacak yeni idare ünitesi bir belediye olarak kurgulanmalı.
Yöneticisi ve meclisi direkt halk tarafından seçilmekle birlikte, işleyişi daha iştirakçi ve aktif olmalı.
Belediye ile mahalle idareleri arasındaki idare münasebeti güçlendirilmeli.
Belediye encümeninin noktasına bir cins idare konseyi ihdas edilmeli ve daha geniş yetkilerle donatılmalı.
Malî yapısı mevcut ilçe belediyelerinden daha güçlü olmalı.
Mevcut toptancılar ve imalathaneler makul bir takvim çerçevesinde Tarihî Yarımada’dan bütünüyle çıkarılmalı.
Büyük bir insan ve araç selini Tarihî Yarımada’ya çeken kamu kurumlarının birden fazla ve birkaç tanesi hâriç olmak üzere hastanelerin tamamı, devir içinde sair ilçelere kaydırılmalı.
Tarihî ürünlerin korunması, restorasyonu ve yaşatılması konusunda hizmet yapmak üzere, belediye bünyesinde uzmanlaşmış yapılar oluşturulmalı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesinin muayyen bir orantısının Tarihî Yarımada’daki girişimleri desteklemek üzere tahsis edilmesi farz kılınmalı.
Kurulacak bu belediye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bünyesindeki Ulaşım Uyum Merkezi ve Altyapı Uyum Merkezi faaliyetlerine iştirak hususunda hususî bir konuma sahip olmalı.
Başkaca, vilayet etraf nizamı planının ve nazım imar planının hazırlanması sürecinde de dinamik kılınmalı.
Tarihî Yarımada uzaktan seyredilen yahut içinde pür telaş koşuşturulan değil, tarihî bedelleriyle birlikte yaşayan ve yaşanılan bir mekân haline getirilmeli.
Unutulmamalı ki asıl hüner Fatih Sultan Mehmet’in dediği üzere “bir kent bünyâd etmektir; reâyâ kalbin âbâd etmektir.”
Tarihî Yarımada, Fatih Sultan Mehmet’in en büyük emanetidir.
Fatih’i sevmek, Tarihî Yarımada’yı yükseltmekle olur.
Kalın sağlıcakla.
Haber7