Türkiye’nin Özbekistan’da yarın açılışını yapacağı Semerkant başkonsolosluğu, ülkedeki birinci başkonsolosluk olacak. Türkiye’nin yeni atanan Semerkant Başkonsolosu Salih Caner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yarın Semerkant’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Özbekistan Dışişleri Bakanı Abdulaziz Kamilov’un iştirakiyle Türkiye’nin Semerkant Başkonsolosluğunun açılışının yapılacağını belirtti.
Özbekistan’ın bağımsızlığını birinci tanıyan ülke olan Türkiye’nin birebir vakitte bu ülkedeki birinci büyükelçiliği de açan devlet olduğuna dikkati çeken Caner, “Üst seviye ikili bağlantıların bir göstergesi olarak Özbekistan’daki birinci başkonsolosluğu da Türkiye Cumhuriyeti açmış olacak. İki ülke halklarının ortak tarihini simgeleyen kadim Semerkant’ta Türkiye’nin Başkonsolosluk açıyor olmasının memnunluğunu yaşıyoruz.” tabirini kullandı.
Başşehir Taşkent’ten sonra Türk vatandaşlarının ağır yaşadığı kentlerden birinin Semerkant olduğunu belirten Caner, başkonsolosluğun Türk-Özbek vatandaşlarının gereksinimlerini karşılamak için çalışmalar yürüteceğini, ayrıyeten iki ülke ortasında ticari ekonomik, kültürel ve öbür alanlardaki iş birliğinin geliştirilmesi için çalışacağını söyledi.
SEMERKANT ÜLKENİN EN DEĞERLİ TURİZM BÖLGELERİNİN BAŞINDA GELİYOR
Semerkant Vilayet Turizm Müdürü Dilşad Narzikulov, Özbekistan’ın en değerli turizm bölgelerinden Semerkant’ta binden fazla tarihi ve kültürel yapının bulunduğunu belirterek kentte 400’e yakın otelin hizmet verdiğini kaydetti. Semerkant’ın inanç turizminin geliştirilmesine yönelik büyük potansiyelinin olduğuna dikkati çeken Narzikulov, bölgede İmam Buhari, İmam Maturudi ve Hoca Ahrar Veli üzere İslam aleminin büyük alim ve ulemalarının türbelerinin bulunduğunu kaydetti.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgının başlamasından evvel 2019’da 40 binden fazla Türk vatandaşının Semerkant’ı ziyaret ettiğini aktaran Narzikulov, başkonsolosluğun açılmasıyla Türklerin Semerkant hakkında daha fazla bilgiye sahip olacağını ve bölgeye gelecek Türk seyyahların sayısının daha da artacağını söyledi. Başkonsolosluğun açılmasıyla iki ülke turizm acentaları faaliyetinin de kolaylaşacağını söz eden Narzikulov, “Türkiye’nin Semerkant’ta Başkonsolosluk açması iki ülke ortasındaki ilgilerin en üst seviyede olduğunun bir göstergesidir. Başkonsolosluğun açılması iki ülke ortasındaki ticari-ekonomik, turizm ve insani alanlardaki bağlantıların daha da geliştirilmesi için değerli bir altyapı oluşturacaktır.” dedi.
SEMERKANT BİNDEN FAZLA TARİHİ VE KÜLTÜREL YAPIYA KONUT SAHİPLİĞİ YAPIYOR
Türk-İslam medeniyetinin değerli yapıtlarının bulunduğu Semerkant, ülkenin en büyük ikinci kenti olmasının yanı sıra milattan evvel 8’inci yüzyıla dayanan tarihiyle binden fazla kültürel yapıya da mesken sahipliği yapıyor.Ç eşitli periyotlarda ortalarında Batı Karahanlı, Şeybani ve Timurluların da bulunduğu birçok Türk devletine başşehirlik yapan Semerkant, Orta Çağ’da inşa edilen mavi kubbeli mescitleri ve medreseleri, çinilerle bezeli kervansarayları, göğe uzanan minareleriyle görenleri hayran bırakıyor.
Yüzyıllar boyunca Çin ile Avrupa ortasındaki Büyük İpek Yolu üzerinde kilit pozisyondaki Semerkant, devrin en kıymetli ticaret merkezlerinden biri olmanın yanında Orta Çağ’da dünyanın bilim merkezlerinden biri de oldu. Dünyanın dört bir tarafından gelen yüzlerce araştırmacı Semerkant’taki medreselerde eşsiz yapıtlara imza attı.
Semerkant, Orta Asya Türk mimarisinin nadir örneklerinden Registan Meydanı, Emeviler periyodunda şehit olan Hz. Muhammed’in kuzeni Kusem bin Abbas’ın türbesinin bulunduğu Şahi Zinde Külliyesi, Timur İmparatorluğu’nun kurucusu Buyruk Timur’un mezarının yer aldığı Guri Buyruk Türbesi, ünlü matematikçi ve astronomi alımı Timur Sultanı Mirza Uluğbey’in inşa ettirdiği Uluğbey Gözlemevi, Timur’un eşi Bibi Hanım’ın yaptırdığı Bibi Hanım Medresesi, 712’de Orta Asya’daki birinci cami olan Hazret Hızır Mescidi üzere yüzlerce tarihi ve kültürel yapıya mesken sahipliği yapıyor.
UNESCO himayesinde kuruluşunun 2750’nci yıl dönümü kutlanan Semerkant, 2001’de Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmişti.
SEMERKANT’IN KALBİ REGİSTAN MEYDANI
Semerkant’ın “kalbi” olarak nitelenen Registan Meydanı, kuruluşundan yüzyıllar sonra da görkemini koruyor. Orta Asya’nın incisi olarak da isimlendirilen ve Orta Çağ devrinde çeşitli hükümdarlar tarafından inşa ettirilen Registan Külliyesi, yüzyıllar boyunca kentin sembolleri ortasında yer aldı.
Semerkant’ın 15. yüzyıldan sonra baş meydanı olan ve dünyada gibisi bulunmayan Registan Meydanı, çeşitli periyotlarda hükümdar fermanlarının okunduğu, idam cezalarının infaz edildiği ve çeşitli aktifliklerin yapıldığı yer olurken külliyesindeki medreseler ise periyodunun en nüfuzlu bilim ocakları olarak faaliyet gösterdi.
“Kumluk alan” manasındaki Registan Meydanı’nda bulunan ve külliyenin birinci yapıtı olan Uluğbey Medresesi, Timurlu hükümdarlardan gökbilimci Mirza Uluğbey tarafından 1417-1420 yıllarında kuruldu. Uluğbey’in vefatına kadar matematik ve astronomi dersleri verdiği medrese, periyodunun en nüfuzlu üniversitelerden biri oldu.
ÜNÜ HUDUTLARI AŞAN “SEMERKANT EKMEĞİ”
Kente has Semerkant ekmeğinin tadı, çoktan ülke hudutlarını aşmış bulunuyor. Tanımı ve yapılışı babadan oğula geçen “Semerkant ekmeği” ailenin erkekleri tarafından yapılıyor. Çok lezzetli ve güçlü olan bu ekmekler bozulmadan bir aydan fazla saklanabiliyor. Özbekler, başka yörelerde hazırlanan Semerkant ekmeğinin kentte yapılanlar kadar lezzetli ve güçlü olmadığını söylüyor.
Rivayete nazaran, doğduğu Andican’ı, beylikleri ortasında çıkan savaş yüzünden terk ederek Hindistan topraklarını fetheden Babür Şah, Semerkant ekmeğini çok özler ve bu nedenle kentten ekmek ustaları getirtir. Babür Şah, Semerkantlı en ünlü ekmek ustaları tarafından hazırlanan Semerkant ekmeğinden şad kalmaz ve ustaya ekmeğin hazırlanmasında hamura neyi katmadığını sorar. Semerkantlı usta da “Sultanım, sizin buyruğunuz üzerine bu ekmeğe katılan tüm materyalleri Semerkant’tan getirdik lakin Semerkant’ın havasını suyunu getiremedik.” biçiminde karşılık verir.
Haber7
