Tevbe Mühleti, Kuran-ı Kerim’in 186-206 sayfalarında yer alman ve 129 ayetten oluşan 9. Müddettir. Son iki ayeti dışında tamamı Medine’de indirilmiştir. 128-129. Ayetleri ise Mekke’de indirilmiştir. Kuran-ı Kerim’de yer alan mühlet ve ayetler kimi hadiseler doğrultusunda indirilerek müşrik ve münafıkların ibret alarak hakikat yola gelmesi için insanlığa aktarılmıştır.
Tevbe Suresi’nin indirilme neden ise Allah’ın müşrikleri son kere uyararak iman etmeleri için gönderdiği ültimatomdur. Son önemli ihtardır. Allah’a iman etmeyenlerin büyük bir gaflette olduklarını anlatmaktadır. Kuran-ı Kerim’de yer alan 114 müddette sırf Tevbe Müddetinde Besmele-i Şerifle başlanmamaktadır. Bunun nedeni ise Allah’ın gazabının anlatıldığı müddete Allah’ın rahmetini tabir eden Besmele ile başlamanın gerçek olmayacağı fikridir.
Sorun ve darda olanların Tevbe Mühleti 128 ve 129. Ayetinin okunması tavsiye edilir. 128 ve 129. Ayetler mealen şöyledir:
128: Ant olsun, size içinizden o denli bir peygamber gelmiştir ki, sizin düşünceye uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.
129: Buna karşın yüz çevirirlerse de ki: Allah bana kâfi, O’ndan öbür İlah yoktur, ben yalnız O’na güvenip dayanırım; O, büyük arşın sahibidir.
Münafıkların her ne kadar büyük bir gaflette olurlarsa olsunlar Allah (c.c) yeniden de tövbe edip imana gelmelerini nasip eder. Allah, Hz. Muhammet (s.a.s) aracılığıyla insanlara gönderdiği Kuran-ı Kerim’de merhametinden bahsederek tövbe kapısını açık tuttuğunu anlatmaktadır.
Kainatın yaratıcı ve sahibi olan büyük Allah, Müslümanlara iman etmeyenlere karşı dik durmayı dini öğretmeyi, şayet kabul etmezler ve inkar içinde olurlarsa onlarla savaşmayı nasihat etmiştir.
Allah’ın merhametinin yanında gazabının da olduğu ve gazabından korkarak doğrulardan ayrılmamayı da nasihat etmiştir.
TEVBE MÜHLETI OKUMANIN FAZİLETLERİ
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammet (s.a.s) hadis-i şeriflerinde ‘Enfal ve Tevbe Müddetlerini okumaya devam eden kimseye şefaatçi olurum. Ve o kimse münafıklıktan uzak olur. Bu mühletleri okuyan kimseye, münafık erkek ve münafık bayanların sayısı kadar ecir verilir. Arşı yüklenen melekler, o kişi ölünceye kadar onun için istiğfar ederler.’
‘Kuran-ı Kerim bana ayet ayet, harf harf nazil oldu. Lakin Tevbe ve İhlas müddetleri hariç. Bunlar bana yetmiş bin saf melekle bir arada nazil oldu.’ Biçiminde buyurmuştur.
128 ve 129. Ayetleri her akşam 7 defa okuyan kişinin kaygılarından kurtulacağı ve muratlarına ereceği rivayet olunmuştur.
TEVBE MÜHLETI
1. Beraetum minallahi ve rasulihî ilellezîne ahettum minel muşrikîn
2. Fe siyhu fil erdî erbeate eşhuriv va’lemu ennekum ğayru ma’cizillahi ve ennellahe muhzil kafirîn
3. Ve ezanum minallahi ve rasulihî ilen nasi yevmel haccil ekberi ennallahe berîum minel muşrikîne ve rasuluh fe in tubtum fe huve hayrul lekum ve in tevelleytum fa’lemu ennekum ğayru mu’cizillah ve beşşirillezîne keferu bi azabin elîm
4. İllellezîne ahettum minle muşrikîne summe lem yenkusukum şey’ev ve lem yuzahiru aleykum ehaden fe etimmu ileyhim ahdehum ila muddetihim innellahe yuhîbbul muttekîyn
5. Fe izenselehal eşhurul hurumu faktulul muşrikîne hayus vecedtumuhum ve huzuhum vahsuruhum vak’udu lehum kulle mersad fe in tabu ve ekamus salate ve atevuz zekate fe hallu sebîlehum innellahe ğafurur rahîym
6. Ve in ehadum minel muşrikînestecarake fe ecirhu hatta yesmea kelamellahi summe eblîğhu me’meneh zalik bi ennehum kavmul la ya’lemun
7. Keyfe yekunu lil muşrikîne ahdun îndellahi ve înde rasulihî illellezîne ahettum îndel mescidil haram fe mestekamu lekum festekîymu lehum innellahe yuhîbbul mutekeyîn
8. Keyfe ve iy yazheru aleykum la yerkubu fikum illevve la zimmeh yurdunekum bi efvahihim ve te’ba kulubuhum ve ekseruhum fasikun
9. İşterav ve ayatillahi semenen kalîlen fe saddu an sebîlih innehum sae ma kanu ya’melun
10. La yerkubune fî mu’minîn illev ve la zimmeh ve laike humul mu’tedun
11. Fe in tabu ve ekamus salate ve atevuz zekate fe îhvanukum fid dîn ve nufassîlul ayati le kavmiy ya’lemun
12. Ve in nekesu eymanehum mim ba’di ahdihim ve taanu fî dînikum fe katilu eimmetel kufri innehum la eymane lehum leallehum yentehun
13. Ela tukatilune kavmen nekesu eymanehum ve hemmu bi îhracir rasuli ve hum bedeukum evvele merrah e tahşevnehum fellahu ehakku en tahşevhu in kuntum mu’minîn
14. Katiluhum yuazzibhumullahu bi eydîkum ve yuhzihim ve yensurkum aleyhim ve yeşfi sudura kavmim mu’minîn
15. Ve yuzhib ğayza kulubihim ve yetubullahu ala mey yeşa’ vallahu alîmun hakîm
16. Em hasibtum en tutraku ve lemma ya’lemillahullezîne cahedu minkum ve lem yetehîzu min dunillahi ve la rasulihî ve lel mu’minîne velîceh vallahu habîrum bi ma ta’melun
17. Ma kane lil muşrikîne ey ya’muru mesacidellahi şahidîne ala enfusihm bil kufr ulaike habitat a’maluhum ve fin nari hum halidun
18. İnnema ya’muru mesacidellahi men amene billahi vel yvmil ahîri ve ekames salate ve atez zekate ve lem yahşe illallahe fe asa ulaike ey yekunu minel muhtedîn
19. E cealtum sikayetel hacci ve îmaratel mescidil harami ke men amen billahi vel yevmil ahîri ve cahede fî sebîlillah la yestevune îndellah vallahu la yehdil kavmez zalimîn
20. Ellezîne amenu ve haceru ve cahdu fî sebîlillahi bi emvalihim ve enfusihim a’zamu deracetem îndellah ve ulaike humul faizun
21. Yubeşşiruhum rabbuhum bi rahmetim minhu ve rîdvaniv ve cennatil lehum fîha neîymum mukîym
22. Halidîne fîha ebeda innellahe îndehu ecrun azîym
23. Ya eyyuhellezîne amenu la tettehîzu abaekum ve îhvanekum evliyae inistehabbul kkufra alel îman ve mey yetevellehum minkum fe ulaike humuz zalimun
24. Kul in kane abaukum ve ebnaukum ve îhvanukum ve ezvacukum ve aşîratukum ve emvalu nîkteraftumuha ve ticaratun tahşevne kesadeha ve mesakinu terdavneha ehabbe ileykum minallahi ve rasulihî ve cihadin fî sebîlihî fe terabbesu hatta ye’tiyallahu bi emrih vallahu la yehdil kavmel fasikîyn
25. Le kad nasarakumullahu fî mevatîne kesîrativ ve yevme hîneynin iz a’cebetkum kesratukum fe lem tuğni ankum şey’ev ve dakat aleykumul erdu bi ma rahubet summe velleytum mudbirîn
26. Summe enezlellahu sekînetehu ala rasulihî ve alel mu’minîne ve enzele cunudel lem teravha ve azzebellezîne keferu ve zalike cezaul kafirîn
27. Summe yetubullahu min ba’di zalike ala mey yeşa’ vallahu ğafurur rahîym
28. Ya eyyuhellezîne amenu innemel muşrikun necesun fe la yakrabul mescidel haram ba’de amihim haza ve in hîftum ayleten fe sevfe yuğnîkumullahu min fadlihî in şa’ innellahe alîmun hakîm
29. Katilullezîne la yu’minune billahi ve la bil yevmil ahîri ve la yuhurrimune ma harremallahu ve rasuluhu ve la yedînune dînel hakkî minellezîne utul kitube hatta yu’tul cizyete ay yediv vehum sağîrun
30. Ve kaletil yehudu uzeyrunibnullahi ve kaletin nesaral mesîhubnullah zalike kavluhum bi efvahaham yudahiune kavlellezîne keferu min kabl katellehumullahu enna yu’fekun
31. İttehazu ahbarahum ve ruhbanehum erbabem min dunillahi vel mesîhabne meryem ve ma umiru illa li ya’budu ilahev vahîda la ilahe illa hu subhanehu amma yuşrikun
32. Yurîdune ey yutfiu nurallahi bi efvahihim ve ye’bellahu illa ey yutimme nurahu ve lev kerihel kafirun
33. Huvellezî ersele rasulehu bil huda ve dînil hakkî li yuzhirahu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikun
34. Ya eyyuhellezîne amenu inne kesîram minel ahbari ver ruhbani le ye’kulune emvalen nasi bil batîli ve yesuddune an sebîlillah vellezîne yeknizunez zehebe vel fiddate ve la yunfikuneha fî sebîlillahi fe beşşirhum bi azabin elîm
35. Yevme yuhma aleyha fî nari cehenneme fe tukva biha cibahuhum ve cunubuhum ve zuhuruhum haza ma keneztum li enfusikum fe zuku ma kuntum teknizun
36. İnne îddeş şuhuri îndellahisna aşera şehran fî kitabillahi yevme halekas semavati vel erda miha erbeatum hurum zaliked dînul kayyimu fe la tazlimu fîhinne enfusekum ve katilul muşrikîne kaffeten kema yukatilunekum kaffeh va’lemu ennallahe meal muttekîyn
37. İnnemen nesîu ziyadetun fil kufri yudallu bihillezîne keferu yuhîllunehu amev ve yuharrimunehu amel li yuvatîu îddete ma harramellahu fe yuhîllu ma harremellah zuyyine lehum suu a’malihim vallahu la yehdil kavmel kafirîn
38. Ya eyyuhellezîne amenu ma lekum iza kîyle lekumunfiru fî sebîlillahis sakaltum ilel ard e radîytum bil hayatid dunya minel ahîrah fe ma metaul hayatid dunya minel ahîrah fe ma metaul hayatid dunya fil ahîrati illa kalîl
39. İlla tenfiru yuazzibkum azaben elîmev ve yestebdil kavmen ğayrakum ve la teduruhu şey’a vallahu ala kulli şey’in kadîr
40. İlla tensuruhu fe kad nesarahullahu iz ahracehullezîne keferu saniyesneyni iz huma fil ğayri iz yekul li sahîbihî la tahzen innallahe meana fe enzelellahu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bi cunudil lem teravha ve ceale kelimetellezîne keferus sufla ve kelimetullahi hiyel ulya vallahu azîzun hakîm
41. İnfiru hîfafev ve sikalev ve cahidu bi emvalikum ve enfusikum fî sebîlillah zalikum hayrul lekum in kuntum ta’lemun
42. Lev kane ortadan karîbev ve seferan kasîdel lettebeuke ve lakim beudet aleyhimuş şukkah ve se yahlifune billahi levisteta’na le haracna meakum yuhlikune enfusehum vallahu ya’lemu innehum le kazibun
43. Afallahu ank li me ezinte lehum hatta yetebeyyene lekellezîne sadeku ve ta’lemel kazibîn
44. La yeste’zinukellezîne yu’minune billahi vel yevmil ahîri ey yucahidu bi emvalihim ve enfusihim vallahu alîmum bil muttekîyn
45. İnnema yeste’zinukellezîne la yu’minune billahi vel yevmil ahîri vertabet kulubuhum fe hum fî raybihim yeteraddedun
46. Ve lev eradul huruce le eaddu lehu uddetev ve lakin kerihellahumbiasehum fe sebbetahum ve kîylek’udu meal kaîdîn
47. Lev haracu fîkum ma zadukum illa habalev ve le evdau hîlalekum yebğunekumul fitneh ve fîkum semmaune lehum vallahu alîmum biz zalimîn
48. Lekadibteğavul fitnete min kablu ve kallebu lekel umura hatta cael hakku ve zahera emrullahi vehum karihun
49. Ve minhum mey yekulu’zel lî ve la teftinnî e la fil fitneti sekatu ve inne cehenneme le muhîytatum bil kafirîn
50. İn tusîbke hasenetun tesu’hum ve in tusîbke musîybetuy yekulu kad ehazna emrana min kablu ve yetevellev vehum ferihun
51. Kul ley yusîybena illa ma ketebellahu lena huve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mu’minun
52. Kul hel terabbesune bina illa îhdel husneyeyn ve nahnu neterabbesu bikum ey yusîybekumullahu bi azabim min îndihî mesken bi eydîna fe terabbesu inna meakum muterabbisun
53. Kul enfiku tav’an mesken kerhel len yutekabbele minkum innekum kuntum kavmen fasikîyn
54. Ve ma meneahum en tukbele minhum nefekatuhum illa ennehum keferu billahi ve bi rasulihî ve la ye’tunes salate illa vehum kusala ve la yunfikune illa vehum karihun
55. Fe la tu’cibke emvaluhum ve la evladuhum innema yurîdullahu li yuazzibehum biha fil hayatid dunya ve tezheka enfusuhm ve hum kafirun
56. Ve yahlifune billahi innehum le minkum ve ma hum minkum ve lakinnehum kavmuy yefrakun
57. Lev yecidune melceen mesken meğaratin mesken muddehalel le vellev ileyhi vehum yecmehun
58. Ve minhum mey yelmizuke fis sadekat fe in u’tu minha radu ve vilayet lem yu’tav minha iza hum yeshatun
59. Ve lev ennehum radu ma atahumlahu ve rasuluhu ve kalu hasbunallahu se yu’tînellahu min fadlihî ye rasuluhu inna ilallahi rağîbun
60. İnnemas sadekatu lil fukarai vel mesakîni vel amilîne aleyha vel muellefeti kulubuhum ve firrikabi vle ğarimîne ve fî sebîlillahi vebnis sebîl ferîdatem minallah vallahu alîmun hakîm
61. Ve minhumullezîne yu’zunen nebiyye ve yekulune huve uzun kul uzunu hayril lekum yu’minu billahi ve yu’minu lil mu’minîne ve rahmetul lillezîne amenu minkum vellezîne yu’zune rasulellahi lehum azabun elîm
62. Yahlifune billahi lekum li yurdukum vallahu ve rasuluhu ehakku ey yurduhu in kanu mu’minîn
63. E lem ya’lemu ennehu mey yuhadidillahe ve rasulehu fe enne lehu nara cehenneme haliden fîha zalikel hîzyul azîym
64. Yahzerul munafikune en tunezzele aleyhim suratun tunebbiuhum bi ma fî kulubihim kulistehziu innellahe muhricum ma tahzerun
65. Ve lein seeltehum le yekulunne innema kunna nehudu ve nel’ab kul e billahi ve ayatihî ve rasulihî kuntum testehziun
66. La ta’teziru kad kefartum ba’de îmanikum in na’fu an taifetim minkum nuazzib taifetem bi ennehum kanu mucrimîn
67. El munafikun vel munafikatu ba’duhum min ba’d ye’murune bil munkeri ve yenhevne anil ma’rufi ve yakbidune eydiyehum nesullahe fe nesiyehum innel munafikîyne humul fasikun
68. Veadellahul munafikîyne vel munafikati vel kuffara nara cehenneme halidîne fîha hiye hasbuhum ve leanehumullah ve lehum azabum mukîym
69. Kellezîne min kablikum kanu eşedde minkum kuvvetev ve eksera emvalev ve evlada festemteu bi halakîhim festemta’tum bi halaîkum kemestem teallazîne min kablikum bi halakîhum ve hudtum kellezî hadu ulaike habitat a’maluhum fid dunya vel ahîrah ve ulaike humul hasirun
70. E lem ye’tihim nebullezîne min kablihim kavmi nuhîv ve adiv ve semude ve kavmi ibrahîme ve ashabi medyene vel mu’tefikat etethum rusuluhum bil beyyinat fe ma kanellahu li yazlimehum ve lakin kanu enfusehum yazlimun
71. Vel mu’minune vel mu’miratu ba’duhum evliyau ba’d ye’murune bil ma’rufi ve yenhevne anil munkeri ve yukîymunes salate ve yu’tunez zekate ve yutîy’unellahe ve rasuleh ulaike se yerhamuhumullah innellaha azîzun hakîm
72. Veadellahul mu’minîne vel mu’minati cennatin tecrî min tahtihel enharu halidîne fîha ve mesakine teyyibeten fî cennati adn ve rîdvanum minallahi ekber zalike huvel fevzul azîym
73. Ya eyyuhen nebiyyu cahidil kuffara vel munafikîyne vağluz aleyhim ve me’vahum cehennem ve bi’sel mesîyr
74. Yahlifune billahi ma kalu ve le kad kalu kelimetel kufri ve keferu ba’de islamihim ve hemmu bi ma lem yenalu ve ma nekamu illa en ağnahumullahu ve rasuluhu min fadlih fe iy yetubu yeku hayral lehum ve iy yetevellev yuazzibhumullahu azaben elîmen fid dunya vel ahîrah ve ma lehum fil erdî miv veliyyiv ve la nasîyr
75. Ve minhum men ahedellahe le in atana min fadlihî le nessaddekanne ve le nekunenne mines salihîyn
76. Felemma atahum min fadlihî behîlu bihî ve tevellev ve hum mu’ridun
77. Fe a’kabehum nifakan fî kulubihim ila yevmi yelkavnehu bi ma ahlefullahe ma veaduhu ve bi ma kanu yekzibun
78. E lem ya’lemu ennellahe ya’lemu sirrahum ve necvahum ve ennellahe allamul ğuyub
79. Ellezîne yelmizunel mutteavviîyne minel mu’minîne fis sadekati vellezîne la yecidune illa cuhdehum fe yesharune minhum sehîrallahu minhum ve lehum azabun elîm
80. İstağfir lehum mesken la testağfir lehum in testağfir lehum seb’îyne merraten fe ley yağfirallahu lehum zalike bi ennehum keferu billahi ve rasulih vallahu la yehdil kavmel fasikîyn
81. Ferihal muhallefune bi mak’adihim hîlafe rasulillahi ve kerehu ey yucahidu bi emvalihim ve enfusihim fî sebîlillahi ve kalu la tenfiru fil harr kul naru cehenneme eşddu harra lev kanu yefkahun
82. Fel yadhaku kalîlev vel yebku kezîra cezaem bi ma kanu yeksibun
83. Fe ir raceakellahu ila taifetim minhum feste’zenuke lil huruci fe kul len tahrucu meîye ebedev ve len tukatilu meîye aduvva innekum radîytum bil kuudi evvele merratin fak’udu meal halifîn
84. Ve la tusalli ala ehadim minhum mate ebedev ve la tekum ala kabrih innehum keferu billahi ve rasulihî ve matu ve hum fasikun
85. Ve la tu’cibke emvaluhum ve evladuhum innema yurîdullahu ey yuazzibehum biha fid dunya ve tezheka enfusuhum ve hum kafirun
86. Ve iza unzilet suratun en aminu billahi ve cahidu mea rasulihiste’zeneke ulut tavli minhum ve kalu zerna nekum meal kaîdîn
87. Radu bi ey yekunu meal havalifi ve tubia ala kulubihim fehum la yefkahun
88. Lakinir rasulu vellezîne amenu meahu cahedu bi emvalihim ve enfusihim ve ulaike lehumul hayratu ve ulaikehumul muflihun
89. Eaddellahu lehum cennati tecrî min tahtihel enharu halidîne fîha zalikel fevzul azîym
90. Ve cael muazzirune minel a’rabi li yu’zene lehum ve kaadellezîne kezebullahe ve rasuleh se yusîybullezîne keferu minhum azabun elîm
91. Leyse aled duafai ve la alel merda ve la alellezîne la yecidune me yunfikune haracun iza nesahu lillahi ve rasulih ma alel muhsinîne min sebîl vallahu ğafurur rahîym
92. Ve la alellezîne iza ma etevke li tahmilehum kulte la ecidu ma ahmilukum aleyhi tevellev ve a’yunuhum tefîdu mined dem’î hazenen ella yecidu ma yunfikun
93. İnnemes sebîlu alellezîne yeste’zinuneke ve hum ağniya’ radu bi ey yekunu meal havalifi ve tabeallahu ala kulubihim fehum la ya’lemun
94. Ya’tezirune ilykum iza raca’tum ileyhim kul la ta’teziru len nu’mine lekum kad nebbeenellahu min ahbarikum ve se yerallahu amelekum ve rasuluhu summe turaddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yunebbiukum bi ma kuntum ta’melun
95. Se yahlifune billahi lekum izenkalebtum ileyhim li tu’ridu anhum fe a’ridu anhum innehum ricsuv ve me’vahum cehennem cezaem bi ma kanu yeksibun
96. Yahlifune lekum li terdav anhum fe in terdav anhum fe innellahe la yerda anil kavmil fasikîyn
97. El a’rabu eşeddu kufrav ve nifakav ve ecderu ella ya’lemu hudude ma enzelellahu ala rasulih vallahu alîmun hakîm
98. Ve minel a’rabi mey yettehîzu ma yunfiku mağramev ve yeterabbesu bikumud devair aleyhim dairatus sev’ vallahu semîun alîm
99. Ve minel a’rabi mey yu’minu billahi vel yevmil ahîri ve yettehîzu ma yunfiku kurubatin îndellahi ve salevatir rasul ela inneha kurbetul lehum se yudhîluhumullahu fî rahmetih innellahe ğafurur rahîym
100. Ves sabikunel evvelune minel muhacirîne vel ensari vellezînettebeuhum bi îhsanir radîyallahu anhum ve radu anhu ve eadde lehum cennatin tecrî tahtehel enharu halidîne fîha ebeda zalikel fevzul azîym
101. Ve mimmen havlekum minel a’rabi munafikun ve min ehlil medîneti meradu alen nifakî la ta’lemuhum nahnu na’lemuhum se nuazzibuhum merrateyni summe yuraddune ila azabin azîym
102. Ve aharuna’terafu bi zunubbihim haletu amelen salihav ve ahara seyyia asellahu ey yetube aleyhim innellahe ğafurur rahîym
103. Huz min emvalihim sadekaten tutahhiruhum ve tuzekkîhim biha ve salli aleyhim inne salateke sekenul lehum vallahu semîun alîm
104. E lem ya’lemu ennellahe huve yakbelut tevbete an îbadihî ve ye’huzus sadekati ve ennellahe huvet tevvabur rahîym
105. Ve kulî’melu fe se yerallahu amelekum ve rasuluhu vel mu’minun ve se turaddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yunebbiukum bi ma kuntum ta’melun
106. Ve aharune murcevne li emrillahi imma yuazzibuhum ve imma yetubu aleyhim vallahu alîmun hakîm
107. Vellezînettehazu mesciden dîrarav ve kufrav ve tefrîkam beynel mu’minîne ve irsadel li men habellahe ve rasulehu min kabl ve le yahlifunne in eradna illel husna vallahu yeşhedu innehum le kazibun
108. La tekum fîhi ebeda le mescidun ussise alet takva min evveli yevmin ehakku en tekume fîh fîhi ricaluy yuhîbbune ey yetetahheru vallahu yuhîbbul muttahhirîn
109. E fe men essese bunyanehu ala katva minallahi ve rîdvanin hayrun em men essese bunyanehu ala şefacurufin harin fenhara bihî fî nari cehennem vallahu la yehdil havmez zalimîn
110. La yezalu bunyanuhumlezî benev rîbeten fî kulubihim illa en tekattaa kulubuhum yallahu alîmun hakîm
111. İnnellaheştera minel mu’minîne enfushehum ve emvalehum bi enne lehumul cenneh yukatilune fî sebîlillahi fe yaktulune ve yuktelune va’den aleyhi hakkan fit tevrati vel incîli vel kur’an ve men evfa bi ahdihî festebşiru bi bey’îkumlezî bay’tum bih ve zalike humvel fevzul azîym
112. Ettaibunel abidunel hamidunes saihuner rakiunes sacidunel amirune bil ma’rufi ven nahune anil mumkeri vel hafizune li hududillah ve beşşiril mu’minîn
113. Ma kane lin nebiyyi vellezîne amenu ey yestağfiru lil muşrikîne velev kanu ulî kurba mim ba’di ma tebeyyene lehum ennehum ashabul cehîym
114. Ve ma kanestiğfaru ibrahîme li ebîhi illa am mev’îdetiv veadeha iyyah felemma tebeyyene lehu ennehu aduvvul lilhahi teberrae minh inne ibrahîme le evvahun halîm
115. Ve ma kanellahu li yudîlle kavmem ba’de iz hedahum hatta yubeyyine lehum ma yettekun innellahe bi kulli şey’in alîm
116. İnnellahe lehu mulkus semavati vel ard yuhyî ve yumît ve ma lekum min dunillahi miv veliyyiv ve la nasîyr
117. Le kad tabellahu alen nebiyyi vel muhacirîne vel ensarillezînettebeuhu fî saatil usrati mim ba’di ma kade yezîğu kulubu ferîkîm minhum summe tabe aleyhim innehu bihim raufur rahîym
118. Ve ales selasetillezîne hulifu hatta iza dakat aleyhimul erdu bi ma rahubet ve dakat aleyhim enfusuhum ve zannu el la melcee minallahi illa ileyh summe tabe aleyhim li yetubu innellahe huvet tevvabur rahîym
119. Ya eyyuhellezîne amenuttekullahe ve kunu meas sadikîyn
120. Ma kane li ehlil medîneti ve men havlehum minel a’rabi ey yetehallefu ar rasulillahi ve la yerğabu bi enfusihim an nefsih zalike bi ennehum la yusîybuhum zameuv ve la nesabu v ve la mahmesatun fî sebîlillahi ve la yetaune mevtîey yeğîyzul kuffara ve la yenalune min aduvvin neylen illa kutibe lehum bihî amelun salîh innellahe la yudîy’u ecral muhsinîn
121. Ve la yunfikune nefekaten sağîyratev ve la kebîratev ve la kebîratev ve la yaktaune vadiyen illa kutibe lehum li yecziyehumullahu ahsene ma kanu ya’melun
122. Ve ma kanel mu’minune li yenfiru kaffeh fe lev la nefera min kulli firkatim minhum taifetul li yetefekkahu fid dîni ve li yunziru kavmehum iza raceu ileyhim leallehum yahzerun
123. Ya eyyuhellezîne amenu katilullezîne yalunekum minel kuffari vel yecidu fîkum ğîlzah va’lemu ennallahe meal muttekîyn
124. Ve iza ma unzilet zuratun fe minhum mey yekulu eyyukum zadethu hazihî îmana fe emmellezîne amenu fe zadethum îmanev vehum yestebşirun
125. Ve emmellezîne fî kulubihim meradnu fe zadethum ricsen ila ricsihim ve matu ve hum kafirun
126. E ve la yeravne ennehum yuftenune fî kulli amim merraten konut merrateyni summe la yetubune ve la hum yezzekkerun
127. Ve iza ma unzilet suratun nezara ba’duhum ila ba’d hel yerakum min ehadin summensarafu sarafellahu kulubehum bi ennehum kavmul la yefkahun
128. Le kad caekum rasulum min enfusikum azîzun aleyhi ma anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raufur rahîym
129. Fe in tevellev fe kul hasbiyallahu la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîym
TEVBE MÜDDETI MEALİ
1. Allah ve Resûlünden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere kesin bir ikazdır:
2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir.
3. Hacc-ı ekber gününde(1), Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah’a ortak koşanlardan uzaktır. Şayet tövbe ederseniz, bu sizin için güzeldir. Fakat yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!
4. Lakin Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu kararın dışındadır. Onların antlaşmalarını, mühletleri bitinceye kadar tamamlayın. Elbet Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.
5. Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Şayet tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini özgür bırakın. Elbet Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
6. Şayet Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı teşhis. Sonra da onu inanç içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.
7. Allah’a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Lakin Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız diğerdir. Bunlar size karşı dürüst davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın. Zira Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.
8. Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Şayet onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, halbuki kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek birçok fasık kimselerdir.
9. Allah’ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları O’nun yolundan alıkoydular. Bunların yapmakta oldukları şeyler nitekim ne kötüdür!
10. Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
11. Lakin tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme âyetleri işte bu türlü başka farklı açıklarız.
12. Şayet antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize lisan uzatırlarsa, küfrün elebaşlarıyla savaşın. Zira onlar yeminlerine riayet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.
13. Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü birinci kez kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Meğer Allah, -eğer siz gerçek mü’minler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.
14,15. Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, karar ve hikmet sahibidir.
16. Yoksa; Allah içinizden, Allah’tan, Resûlünden ve mü’minlerden diğerini kendilerine sırdaş edinmeksizin cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
17. Allah’a ortak koşanların, inkârlarına şahsen kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır.
18. Allah’ın mescitlerini, fakat Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan diğerinden korkmayan kimseler imar eder. İşte onların yanlışsız yolu bulanlardan olmaları umulur.
19. Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve tamiratını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) üzere mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu yanlışsız yola erdirmez.
20. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, muvaffakiyete erenlerin ta kendileridir.
21. Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir.
22. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Elbet, Allah katında büyük bir mükâfat vardır.
23. Ey iman edenler! Şayet küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.
24. De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın buyruğu gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu gerçek yola erdirmez.”
25. Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, ama (bu çokluk) size hiçbir fayda sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine karşın size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisingeriye dönüp kaçmıştınız.
26. Sonra Allah, Resulü ile müminler üzerine kendi katından itimat duygusu ve huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenlere azap verdi. İşte bu, inkârcıların cezasıdır.
27. Sonra Allah, bunun akabinde yeniden dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
28. Ey iman edenler! Allah´a ortak koşanlar fakat bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Şayet yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi güçlü kılar. Elbet Allah hakkıyla bilendir, karar ve hikmet sahibidir.
29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.
30. Museviler, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu kelamları daha evvel inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!
31. (Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Halbuki, bunlar da lakin, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan diğer hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.
32. Allah’ın ışığını ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Meğer kâfirler hoşlanmasalar da Allah, ışığını tamamlamaktan diğer bir şeye razı olmaz.
33. O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.
34. Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.
35. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” denilecek.
36. Elbet Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Lakin Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
37. Haram ayları ertelemek, fakat inkârda daha da ileri gitmektir ki bununla inkâr edenler saptırılır. Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylelikle Allah’ın haram kıldığını helâl kılmak için haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu nahoş işleri, kendilerine süslenip hoş gösterildi. Allah, inkârcı toplumu yanlışsız yola iletmez.
38. Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Halbuki ahirete nazaran dünya hayatının faydası, pek az bir şeydir.
39. Şayet Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden öteki bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir ziyan veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
40. Şayet siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki bireyden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları vakit, ona şahsen Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, zira Allah bizimle beraber” diyordu. Allah da onun üzerine itimat duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylelikle inkâr edenlerin kelamını alçaltmıştı. Allah’ın kelamı ise en büyüktür. Allah, mutlak güç sahibidir, karar ve hikmet sahibidir.
41. Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Şayet bilirseniz bu sizin için daha iyidir.
42. Şayet yakın bir dünya menfaati ve kolay bir seyahat olsaydı, (sefere katılmayan münafıklar da) kesinlikle sana uyarlardı. Lakin meşakkatli yol, onlara uzak geldi. Gerçi onlar, “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle birlikte çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. Allah, biliyor ki onlar mutlaka yalancıdırlar.
43. Allah, seni affetsin! Yanlışsız söyleyenler sana iyice aşikâr olup, yalancıları bilinceye kadar beklemeden niye onlara müsaade verdin?
44. Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak için senden müsaade istemezler. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir.
45. Fakat Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya düşüp kendileri de o kuşkularının içinde bocalayan kimseler senden müsaade isterler.
46. Onlar şayet savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Lakin Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi.
47. Şayet onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan öbür bir katkıları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek bireyler de vardı. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir.
48. Andolsun, bunlar daha evvel de fitne çıkarmak istemişler ve sana karşı türlü türlü işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri hâlde, Allah’ın dini galip geldi.
49. Onlardan “Bana müsaade ver, beni fitneye (isyana) sevk etme” diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar (böyle diyerek) fitnenin ta içine düştüler. Elbet ki cehennem, kâfirleri elbette kuşatacaktır.
50. Sana bir iyilik gelirse, bu onları üzer. Şayet başına bir musîbet gelirse, “Biz önlemimizi evvelden almıştık” derler ve sevinerek dönüp masraflar.
51. De ki: “Bizim başımıza lakin, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse müminler, yalnız Allah’a güvensinler.”
52. De ki: “Bizim için siz, (şehitlik yahut zafer olmak üzere) lakin iki hoşluktan birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından yahut bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Elbet biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.”
53. Tekrar de ki: “İster istekli, ister gönülsüz olarak harcayın, sizden asla kabul olunmayacaktır. Zira siz fasık bir topluluksunuz.”
54. Harcamalarının kabul edilmesine, sırf, Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza fakat üşene üşene gelmeleri ve lakin gönülsüzce harcamaları mahzur olmuştur.
55. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah, bununla lakin onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor.
56. Katiyen sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Meğer onlar sizden değillerdir. Ama onlar dehşetten ödleri patlayan bir topluluktur.
57. Şayet sığınacak bir yer yahut (gizlenecek) mağaralar veya girilecek bir delik bulsalardı, çabucak koşarak oraya kaçarlardı.
58. İçlerinden sadakalar konusunda sana lisan uzatanlar da var. Kendilerine ondan bir hisse verilirse, hoşnut olurlar; şayet kendilerine ondan bir hisse verilmezse, çabucak kızarlar.
59. Şayet onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah kâfi. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yeniden verir. Biz yalnız Allah’a istek eder (O’nun ihsanını isteriz” deselerdi, kendileri için daha iyi olurdu.
60. Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak fakat yoksullar, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, karar ve hikmet sahibidir.
61. Yeniden onlardan peygamberi inciten ve “O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır” diyen kimseler de vardır. De ki: “O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah’a inanır, mü’minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah’ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır.”
62. Sizi razı etmek için, Allah’a yemin ederler. Şayet nitekim mümin iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü’nü razı etmeleri daha önceliklidir.
63. Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir.
64. Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir mühletin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki: “Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.”
65. Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, “Biz yalnızca lâfa dalmıştık ve ortamızda eğleniyorduk”, derler. De ki: “Allah’la, O’nun ayetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?”
66. Boşuna özür dilemeyin! Zira siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek bile, hatalarında ısrar etmeleri sebebiyle, başka bir zümreye azap edeceğiz.
67. Münafık erkekler ve münafık bayanlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Berbatlığı emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı meblağlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Elbet münafıklar, fasıkların ta kendileridir.
68. Allah, erkek münafıklara, bayan münafıklara ve kâfirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. O, onlara kâfi. Allah, onlara lânet etmiştir. Onlar için daima bir azap vardır.
69. (Ey münafıklar!), siz de tıpkı sizden evvelkiler üzeresiniz: Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha fazlaydı. Onlar hisselerine düşenden faydalanmışlardı. Sizden evvelkilerin, hisselerine düşenden faydalandığı üzere siz de hissenize düşenden öylece faydalandınız ve onların daldığı üzere, siz de (dünya zevkine) daldınız. İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
70. Onlara kendilerinden evvelkilerin; Nûh, Isim ve Semûd kavimlerinin; İbrahim’in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan kentlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar, Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, lakin onlar kendilerine zulmediyorlardı.
71. Mümin erkekler ve mümin bayanlar birbirlerinin dostlarıdır. Düzgünlüğü emreder, berbatlıktan alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Elbet Allah mutlak güç sahibidir, karar ve hikmet sahibidir.
72. Allah, mü’min erkeklere ve mü’min bayanlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok hoş köşkler vadetti. Allah’ın isteği ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük muvaffakiyettir.
73. Ey peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et ve onlara karşı çetin ol. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne makûs bir varış yeridir orası!
74. Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür kelamını söylediler ve (sözde) müslüman olduktan sonra inkâr ettiler. Ayrıyeten başaramadıkları şeye (peygamberi öldürmeye) de yeltendiler. Yalnızca, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları güçlü kıldığı için intikam almaya kalktılar. Şayet tövbe ederlerse, kendileri için iyi olur. Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. Artık onlar için yeryüzünde ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
75. İçlerinden, “Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse, kesinlikle bol bol sadaka veririz ve kesinlikle salihlerden oluruz” diye Allah’a kelam verenler de vardır.
76. Ama Allah, lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler.
77. Allah’a verdikleri kelamı tutmadıkları ve palavra söyledikleri için O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.
78. Allah’ın, içlerinde gizlediklerini ve fısıltılarını bildiğini ve Allah’ın gaybları çok iyi bilen olduğunu bilmediler mi?
79. Sadakalar konusunda istekli bağışta bulunan müminlerle, güçlerinin yettiğinden oburunu bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.
80. Onlar için ister bağışlanma lisana, ister dileme (fark etmez.) Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resulünü inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. Allah, fasık topluluğu yanlışsız yola iletmez.
81. Allah’ın Resulüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat etmek güzellerine gitmedi ve “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennemin ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı.
82. Artık kazandıklarının karşılığı olarak, az gülsünler, çok ağlasınlar.
83. Şayet (bundan böyle) Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de, onlar (sefere) çıkmak için senden müsaade isterlerse, de ki: “Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız. Zira siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Artık de geri kalanlarla birlikte oturun.”
84. Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Zira onlar Allah’ı ve Resulünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.
85. Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah, bunlarla fakat, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor.
86. “Allah’a iman edin ve Resulü ile birlikte cihat edin” diye bir mühlet indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden müsaade istediler ve “Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım” dediler.
87. Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.
88. Ancak peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. Bütün hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
89. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük muvaffakiyettir.
90. Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine müsaade verilsin diye geldiler. Allah’a ve Resulüne palavra söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden) oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem dolu bir azap isabet edecektir.
91. Allah’a ve Resulüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. Düzgünlükte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
92. Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri vakit, senin, “Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum” dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından ötürü kederden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur.
93. Sorumluluk fakat, varlıklı oldukları hâlde senden müsaade isteyenleredir. Bunlar, geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.
94. Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size muhakkak inanmayız. Zira Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan bu türlü davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.”
95. Yanlarına döndüğünüz vakit, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah ismiyle yemin edeceklerdir. Artık onların peşini bırakın. Zira onlar pistir. Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer de cehennemdir.
96. Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz.
97. Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah’ın peygamberine indirdiği kararların sonlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah, hakkıyla bilendir, karar ve hikmet sahibidir.
98. Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda) harcayacakları şeyi bir ziyan sayar ve (bundan kurtulmak için) size belâlar gelmesini beklerler. Makus belâlar kendi başlarına olsun. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
99. Bedevîlerden bazıları de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için yakınlıktır. Allah, onları rahmetine sokacaktır. Elbet Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
100. İslâm’ı birinci evvel kabul eden muhacirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük muvaffakiyettir.
101. Etrafınızdaki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki sefer azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.
102. Öteki bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle berbat ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Zira Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
103. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Zira senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
104. Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi?
105. De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resulü de, müminler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.”
106. (Sefere katılmayanlardan) öbür bir kısmı da, Allah’ın buyruğuna bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, karar ve hikmet sahibidir.
107. Bir de ziyanlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler ortasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten öbür hiçbir kasdımız yok” diye de kesinlikle yemin ederler. Ancak Allah şâhitlik eder ki bunlar kesinlikle yalancıdırlar.
108. Onun içinde asla namaz kılma. Birinci günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.
109. Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun isteğini kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha iyidir, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu hakikat yola erdirmez.
110. Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde daima bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah, hakkıyla bilendir, karar ve hikmet sahibidir.
111. Elbet Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir kelamını Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten ötürü sevinin. İşte asıl bu büyük muvaffakiyettir.
112. Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip berbatlıktan alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu hudutları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.
113. Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine aşikâr olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de mü’minlere.
114. İbrahim’in, babası için af dilemesi, yalnızca ona verdiği bir kelam yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça muhakkak olunca, ondan uzaklaştı. Elbet İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.
115. Hakikat yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, Allah bir toplumu saptıracak değildir. Elbet Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
116. Elbet göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah’ındır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan diğer ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
117. Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, zahmetli bir vakitte ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir. Elbet O, onlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.
118. Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine karşın onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylelikle Allah'(ın azabın)dan yeniden O’na sığınmaktan diğer deva olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hâllerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Elbet Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.
119. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla birlikte olun.
120. Medine halkı ve onların etrafında bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Zira onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı rastgele bir muvaffakiyet kazanmaları üzere hiçbir hadise yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Elbet Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez.
121. Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi katetmezler ki (bunlar), Allah’ın, yaptıklarının daha hoşuyla kendilerini mükâfatlandırması için hesaplarına yazılmış olmasın.
122. (Ne var ki) mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her bölümünden bir küme da, din konusunda esaslı ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri vakit kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar.
123. Ey iman edenler! Kâfirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
124. Rastgele bir mühlet indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir şekilde) “Bu hanginizin imanını artırdı?” diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen müddet onların imanını artırmıştır. Onlar bunu birbirlerine müjdelerler.
125. Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik katmış (küfürlerini artırmış), böylelikle kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.
126. Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir yahut iki sefer belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar.
127. Bir müddet indirildi mi, “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışıp sarfiyatlar. Anlamayan bir toplum olmalarından ötürü, Allah onların kalplerini çevirmiştir.
128. Andolsun, size kendi içinizden o denli bir peygamber gelmiştir ki, sizin zahmete düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.
129. Şayet yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah kâfi. O’ndan diğer hiçbir ilâh yoktur. Ben fakat O’na tevekkül ettim. O, aziz Arş’ın sahibidir.”
TEVBE MÜHLETI DİNLE
Haber7