Müstakil Endüstrici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Lideri Abdurrahman Kaan, salgınla birlikte iş dünyasında nelerin değiştiğinden, dijital dönüşüme kadar birçok mevzuyu Yeni Şafak’a anlattı. Kaan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin global iktisadın tamamında olduğu üzere Türkiye iktisadında de hem arz hem de talep istikametiyle önemli bir buhrana neden olduğunu belirtti.
1 Haziran itibariyle başlayan normalleşmeyle birlikte, hem ekonomik hem de toplumsal manada süratli bir toparlanma sürecine girildiğini vurgulayan Kaan, “Üçüncü çeyrekle birlikte barizleşen toparlanmanın son çeyrekte ivme kazanacağını; böylelikle yılın ikinci yarısının kayıpların telafisi noktasında değerli bir rol üstleneceğini düşünüyoruz. Salgın sürecinin başında Türkiye için varsayım edilen küçülme beklentilerinin gerçekleşenden daha derin olması, gerekse öteki ülkelerin bu süreçte yaşadığı küçülme oranları dikkate alındığında; göstermiş olduğu direnç ve performansla Türkiye iktisadının bu süreçte müspet ayrıştığını net bir halde söz edebiliriz” dedi.
DİJİTAL DÖNÜŞÜM YAŞANACAK
Pandemiyle birlikte hayatın her safhasında yaşanan dönüşümün iş dünyasını da tesiri altına aldığını lisana getiren Kaan, şöyle devam etti: “Salgın en başta ömür biçimlerimiz ve toplumsallaşma algımızı değiştirdi. Eskisine kıyasla çok daha yavaş ve durağan olan fiziki hareketlilik, ekonomik sakinliği da beraberinde getirdi. Böylelikle dijitalleşmenin değeri de bir defa daha anlaşıldı. Bu sebeple dijital dünyayı anlayan ve teknolojik imkânları daha fazla kullanan şirketler, krizden daha az etkilenerek olumlu ayrıştı. Önümüzdeki devirde, büyük ya da küçük işletme ayrımı olmaksızın bütün şirketlerimizin dijital dönüşüm gereksinimini ve tesirini daha net hissedeceği bir periyoda gireceğimizi söz edebiliriz. Sırf dijitalleşme noktasında değil; tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi, yeni pazar arayışlarının daha esnek hâle getirilmesi, üretim ve pazarlama tekniklerinin geliştirilmesi üzere alanlarda da önemli bir dönüşüm yaşayacağını kestirim edebiliriz.”
ULUSAL ENDÜSTRİNİN KIYMETİ ANLAŞILDI
Abdurrahman Kaan, bu süreçte, ulusal sanayi kesimi ve imalat yetisinin kıymetini bir kere daha anladıklarını tabir ederek, Türkiye’nin bu periyotta mevcut sanayi kapasitesiyle öbür ülkelerden olumlu ayrıştığını söyledi. Üretime yönelik şimdiki bilgiler de Türkiye ekonomisindeki beklenenden süratli toparlanmada imalat sanayiinin öncü bir rol oynadığını gösterdiğini kaydeden Kaan, “Gıda, dokuma ve otomotiv bölümleri başta olmak üzere imalat bölümünün geneline yayılan bu süratli toparlanma, Türkiye iktisadının 2020 yılı genelinde göstereceğini varsayım ettiğimiz güçlü duruşun belirleyicisi olacaktır. Ülkemiz, mevcut imalat potansiyeli, esnek üretim kapasitesi ve büyük piyasalara yakınlığımız sayesinde, birçok ülke ile kıyaslandığında, büyük bir üretim üssü olmaya aday bir pozisyonda yer almaktadır” diye konuştu.
STRATEJİK ALANLARA ÖNCELİK SİYASETİ
Kaan, global salgından olumlu ya da olumsuz etkilenen bütün kesimlerin çeşitlendirilmesi ve kriz devirlerinde sürdürülebilirliğinin sağlanması gerektiğini tabir ederek, “Bunun yanında bilişim teknolojileri üzere bugün ve gelecekte gelişme potansiyelini her daim canlı tutan bölümlerin ve tarım üzere stratejik alanların desteklenmesi ve güçlendirilmesi her periyotta ve koşulda Türkiye için öncelikli bir siyaset olmalı. Kovid-19 sonrası ortaya çıkacağına inandığımız fırsat ortamının, birinci bakışta tıbbi materyal ve hizmetler, besin üretimi ve perakende, bilgi ve bağlantı teknolojileri ve e-ticaret bölümleri için büyük avantaj sağlama potansiyeli taşıyor” dedi.
KREDİ MALİYETLERİ DÜŞMELİ
MÜSİAD Lideri Kaan, ‘Yüksek faiz, yüksek üretim maliyeti ve düşük yatırım’ kısır döngüsünün, ekonomimizde yeri olmadığına dikkat çekerek, kredi maliyetleri düşmedikçe ekonomik aktivitedeki canlılığın sürdürülebilir olmadığını belirtti. Kredi maliyetlerinin sürdürülebilir bir formda düşük düzeylerde kalmasının da enflasyonu düşük düzeyde tutmakla mümkün olacağını aktaran Kaan, “MÜSİAD olarak biz, faizle iş yapmaya alternatif bir saha oluşturacağına inandığımız teşebbüs sermayesi fonları, iştirak fonları, proje borsası üzere birçok çalışma yürütüyoruz. Böylelikle Türk Lirası’na karşı duyulacak inanç ögesini beslemek ve ulusal sermaye stokumuza yapılan yatırımları artırmak istiyoruz. Bir yandan iş dünyasında üretim odaklı bir ekonomik modelin savunuculuğunu yaparken, öbür taraftan da bütün vatandaşlarımıza bankalarda tuttukları paraların üretime yönlendirilmesi gerektiğine yönelik davetimizi yineliyoruz” tabirlerini kullandı.
Haber7
